Merhaba sevgili okurlarım, Bazen bir haber, sadece bir haber değildir; hayatımızın aynasıdır. Geçtiğimiz günlerde Alanya’da ormanlık alanlar yandı. Belki ekranda sadece birkaç saniye gördük ama o görüntüler yüreğimize kazındı. Çünkü alevlere teslim olan sadece ağaçlar değildi; gökyüzüne yükselen her duman, içimizdeki bir umudu da beraberinde götürdü.

Orman, sadece ağaç değildir. Orman; sabahın serinliğinde duyduğumuz kuş cıvıltısıdır, bir kelebeğin özgürce kanat çırpışıdır, toprağa düşen yağmurun şarkısıdır. Çocukların oyun oynadığı gölge, yaşlıların huzur bulduğu sessizliktir. Orman, yaşamın kendisidir.

Yangın bize bir gerçeği yeniden hatırlattı: Doğa olmadan biz de var olamayız. Yanan her dal, aslında nefesimizden eksilen bir parçadır. O yüzden bu topraklara daha çok sarılmamız, daha çok sahip çıkmamız gerekiyor.

Ama umut tükenmez. Küllerin içinden filizler çıkar. Bir gün çocuklarımız, işte o yanan topraklarda yeniden koşacak, çiçek toplayacak, dallara salıncak kuracak. Kuşlar geri dönecek, rüzgâr yeniden çam kokusunu taşıyacak. Bizim görevimiz, o günü hazırlamak.

Sevgili okurlarım, doğa bize emanet. Gelin, bu emaneti koruyalım. Çünkü yeşeren her filiz, aslında yüreğimizde iyileşen bir yara demek.

Ve belki de bugün, hepimiz kendi payımıza düşeni yapmalıyız. Bir fidan dikelim, bir damla suyu boşa harcamayalım, çöplerimizi toprağa değil geri dönüşüme bırakalım. Küçücük adımlar büyük değişimlerin habercisidir. Çünkü doğa, bizim elimizden yeniden can bulacak.

Peki siz, doğaya nasıl dokunmak istersiniz? Bir fidanla mı, bir damla suyla mı, yoksa küçük bir sevgi sözüyle mi? Unutmayalım; en küçük iyilik bile toprağa düşen bir tohumdur.

Küllerden yeniden doğacak ormanlarda buluşmak dileğiyle…

Sevgiyle kalın…