Çanakkale’nin küçük ve şiirin ilçesi Çan, birçoğunuz için yeni duyduğunuz bir yerleşim yeri olabilir fakat aslında yaşamı tehdit eden hava kirliliği ve ilçede bulunan Termik Santraller den kaynaklanan bir tanınırlığı var.
Çan’da yer alan 2 tane Termik Santral var. Bunlardan birincisi 18 Mart Termik Santrali diğeri ise Odaş Çan2 Termik Santrali. 1.cisi Devlet’e bağlı olarak çalışan bir kurum. Diğeri ise özel bir şirkettir.
Kömürlü Termik Santraller Nasıl Çalışır?
Kömürlü termik santraller, elektrik üretimi için kömürü kullanan ve kömürün yanmasıyla enerji üreten tesislerdir. Bu süreçte ortaya çıkan emisyonlar, hava kalitesi ve çevre sağlığı açısından önemli bir sorun oluşturur. Kömürün yakılması işlemi sonucunda havaya sera gazları, kükürt dioksit (SO2), azot oksitler (NOx), partikül maddeler ve diğer hava kirleticileri salınır.
Çan’ın en büyük özelliği hava kirliliği. Yıllardan beri azalmadan sürekli olarak artması. Öyle ki burada doğup büyümeye çalışan çocukların büyük bir çoğunluğu astım hastası olarak karşımıza çıkıyor.
Çan’daki Hava Kirliliği Yeni mi?
Çan’ın geçmişini bilmeden hava kirliliğinin tamamını bahsettiğimiz termik santrallere yüklemek olmaz. Çanda bir de Çanakkale Seramik Fabrikaları var ki kuruluş tarihi 1957’li yıllara dayanır. Bir de TKİ İşletmeleri var. O da 1979 yılından bu yana Çanda kömür çıkartıyor. Aynı zamanda da satışını da yapıyor. Üretilen kömürlerin %90’ ı 18 Mart Çan Termik Santraline, %10’u ise parça ve toz kömür olarak piyasaya satılıyor.
Çanakkale Seramik Fabrikası bilinenin aksine Çan’a neredeyse Termik Santral kadar zarar vermekte. Fabrika bugün artık yerleşim yerleri ile iç içe kalmış, bacalarından çıkan zehirli gazlar civarındaki evlerden açıkça görülmekte.
TKİ için ise durum yine aynı çünkü kömür çıkarttıktan sonra açık hava depolama sistemi kullandıkları için zararlı gazlar Çan’ın tertemiz havasına karışıp orada yaşayanların bu kötü havayı solumasına neden oluyor.
Çan’da artık nefes almak zor
Gelelim Termik Santrallere, onlarda da durum: bacalarından çıkan yoğun zararlı gazlar, bir toz bulutu halinde her gün Çan’ın o güzelim havasına karışıyor, burada yaşayan insanlar artık temiz havaya hasret duruma geliyorlar. Çan’a gelenlerin nefes almakta güçlük çektiğini burada yaşayan halk söylüyor ve ekliyor ‘Biz artık alıştık bu pis havayı solumaya, fakat yeni gelenler şaşırıyorlar, siz nasıl yaşıyorsunuz diyorlar bize’.
Çanakkale’nin havası en kirli ilçesi
Çanakkale’nin havası en kirli ilçesi olan Çan’da günlük (Partikül Madde) PM 10 limit aşımı 2019 yılından bu yana ciddi oranda arttı. Greenpeace’in son paylaştığı verilere göre ise 2021 yılında PM 10 limit artışı tam 144 gün aşılmıştı. Bölgede stok kömürden çıkan toz, bantlardan uçan toz, külden uçan toz Çan’da yaşayanları resmen ölümle baş başa bırakırken termik santralin bacasından çıkan kara dumanların hiç de masum olmadığı anlaşıldı.
Kaymakamlık açıklama yaptı
Fakat 2021 tarihinde Çan Kaymakamlığı tarafından bir açıklama yapıldı:
“Elektrik Üretim A.Ş’ ye bağlı 18 Mart Çan Termik Santrali; Avrupa Birliği Çevre Mevzuatına uyum sağlamak için Ülkemizde yürürlüğe giren “Çevre İzin ve Lisansları Hakkında Yönetmelik” kapsamında Çevre İzin ve Lisans Belgesini 09.09.2021 tarihinde almaya hak kazandı.
İş Sağılığı Güvenliği ve Çevre Daire Başkanlığının Koordinasyonluğunda yürütülen Çevre İzin ve Lisans süreci ile 18 Mart Çan Termik Santralinin, insanlığın ortak değerleri olan çevreye ve doğaya zarar vermeden 2872 sayılı Çevre Kanununa uygun ve uluslararası çevre standartlarda üretim yaptığını belgeleyen Çevre İzin ve Lisans Belgesinin alınmasında emeği geçen tüm personelimize teşekkür ederiz.
Ülkemizde enerji sektöründe 500 milyon TL’nin üzerinde yapmış olduğu çevre yatırımları ile sektördeki öncü Kuruluş olan Elektrik Üretim A.Ş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’mızın Temiz Çevre ve Kesintisiz Enerji hedefi doğrultusunda çalışmalara devam edecektir.”
Peki bu alınan izin belgesi neden diğer santrallere de uygulanmıyor mu?
Diğer bir sorun da su sıkıntısı
Çan Çevre Derneği Başkanının 2023 yılında yaptığı bir açılaması karşımıza çıkıyor:
‘Kocabaş Çayı’ndan Çanakkale Seramik Fabrikaları, Çan Belediyesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Termik Santrali 3 milyon metre küp su alıyor. Bu süreçte su normal hızda akıyordu. 4 yıl önce ODAŞ su çekmeye başladı Kocabaş Çayı’ndan. ODAŞ açık su sistemi kullandığı için ne kadar su aldığı belli değil ve bu yüzden su kaynaklarını kuruttu. Hurma Köy su kaynağı bakımından zengin bir köy olmasına rağmen bölgede mısır tarlaları bile kurudu susuzluktan. Bu yıl kışın bile Kocabaş Çayı’nda su yoktu. Yağışlar düşmedi dolayısıyla su sıkıntısı kendisini kış ayından gösterdi’ diyor.
Bölgenin tek su kaynağı olan Kocabaş Çayı’ndaki durum bu şekilde.
Peki tüm bunları yaşamak zorunda kalmadan, yine elektrik üretemez miyiz?
Bu sorunun da cevabını bize Nuray Çaltı’nın proje yöneticiliğinde gerçekleştirilen bir rapor veriyor. Bu raporda dünya genelinde ve özellikle Türkiye’de termik santrallerin durumu ve çevresel etkileri detaylı bir şekilde incelenmiş. Türkiye’de kömürlü termik santrallerin neden olduğu emisyon salımları, özellikle 18 Mart Çan Termik Santrali özelinde ele alınmış.
Rapora göre
‘18 Mart Çan Termik Santrali bölgesinde ölçüm yapılan dönemde PM 2.5 ve PM 10 değerleri bir ayda en az 24 gün boyunca AB ve Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği sınır değerleri aştı. Bu ise alandaki hava kalitesini düşük olması anlamına geliyor, çevresel ve sosyal sorunlara yol açıyor.’
Nuray hanım bu raporda ‘Uluslararası iklim politikası çerçevesinde kömürden elektrik üretilen bölgelerde adil dönüşümün en kısa sürede gerçekleştirilmesi, Paris İklim Anlaşması’nın 1.5 derece hedefine ulaşmada kritik bir öneme sahiptir.’ Diyor.
Aslında rapor, bu santrallerin kömürlü sistemden ivedi bir şekilde çıkması gerektiğini vurguluyor.
Sanayileşmek iyidir elbette milletimiz için fakat çevreye zarar vermeden, insanımızın sağlığına, canına kastetmeden yapılmalı. Burada söz konusu sadece hava kirliliği değil, sularımız tükeniyor, toprağımızın verimi düşüyor. Doğal güzelliklerimiz yok oluyor. Verilen mücadeleler huzur içinde yaşamak ve yaşatmak için olmalı. Aksi halde üretimsiz, istihdamsız ülke zaten yaşayamaz. Havamızı, toprağımızı, çiçeğimizi, böceğimizi yani yaşamın kendisine zarar vermeden yapmak mümkünse eğer tercih yaşamdan yana olmalı.