Geçen yıl bu zamanlar, Narin’in cinayeti hepimizi sarsmıştı. O güzelim çocuğu kim, nasıl öldürdü, hâlâ bir muamma. O günlerden beri televizyon izlerken bende bir anksiyete baş gösterdi. Ülke gündemine dayanmak artık mümkün değil. Her sabah uyanıyorum ve “Bugün acaba ne felaket olacak?” diye hayıflanıyorum. Uzun zamandır memleketin hali içimi acıtıyor. “Bugün bundan daha kötüsü olamaz” dediğim an, ertesi gün daha beter bir haberle sarsılıyorum. Sanatçılarımızın bir bir aramızdan ayrılması, siyaset sahnesinde halkın sevgisini kazanmış isimlerin kaybı, adeta bir travma dalgası gibi hepimizi yutuyor. Dayanılır gibi değil; antidepresansız gün geçiremez oldum. Eminim, bu ülkede pek çok kişi benimle aynı ilacın gölgesinde yaşamaya çalışıyor.
Peki, neden böyle olduk? Neden akli melekelerimizi kaybetme noktasına geldik? Hatırlayalım, belki melekeler biraz daha uçup gider. Önce pandemiyle sarsıldık; ekonomik krizle baş başa kaldık. Sevdiklerimiz, sanki nane limon kaynatıp iyileşebilecek bir hastalıktan değil de, bir bir dökülür gibi aramızdan ayrıldı. Evlere kapandık, sokağa çıkmadık, televizyondan izledik her şeyi. Çıktığımızda maske taktık, sevdiklerimizden uzak durduk, ne cenazeye ne düğüne gidebildik. “Ne yaşadık biz?” demeye kalmadı, deprem vurdu memleketi. Binlerce insanımız öldü, enkaz altında günlerce kaldı. Hayat devam etti, ediyor da. Ama ekonomi bitik, gençler işsiz, emeklinin maaşı yetmiyor.
Derken, katliam gibi facialar başladı. Bolu Grand Kartal’daki yangında yitip giden canları unutmak mümkün mü? Her gün bir kaos, her gün bir gerginlik. Belediye başkanlarına operasyonlar, tutuklanan onlarca isim, adaletin yerle bir oluşu, gazetecilerin, sunucuların gözaltına alınıp hapse atılması... İçim şişti, bir antidepresan daha alıp geliyorum derken, haberlerde Aydın’ın o göklere sığdıramadığımız “topuklu efe”sinin topuklandığını duydum. Ey hayat, daha bize neler göstereceksin?
Tam bu sırada bir belgesel kanalında spikerin sesi çarptı kulağıma: “Omurgasız canlılar, omurgadan yoksun bir hayvanlar topluluğu olup dünyadaki tüm habitatları işgal etmiş durumdadır.”
İyi geceler...