Türkiye’nin önemli bir deprem kuşağında olduğunu söyleyen Jeoloji Mühendisi Aysun Aykan, “1999 depreminden sonra depremle ilgili birçok çalışmalar yapıldı fakat eksiklerimiz var. 2000’li yıllarda deprem konseyi kuruldu. 2011 yılında Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP-2023) yapıldı. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığınca hazırlanan Türkiye Afet Risk Azaltma Planı (TARAP), 8 Temmuz 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu planla her türlü afetlere karşı dirençli bir toplum oluşturulması hedeflenmekte. Başta yerel yönetimler olmak üzere afetlerle ilgili kurum ve kuruluşların sorumlu olduğu çok sayıda eylem yer alıyor. Belirtilen eylemleri yerine getirebilirsek, Türkiye deprem başta olmak üzere doğa kaynaklı afetlere karşı direnç kazanmış olacak. Son 23 yılda depreme dayanıklı bina yapmak için çalışıyoruz, eskiye göre daha iyiyiz ama yine de eksiklerimiz var. Eskiden bir yeri imara açarken jeolojik etüt zorunluluğu yoktu. Parsel bazında zemin ve temel etütleri yapılmıyordu. Şimdi ise imar planlarına yönelik jeolojik etütler/mikrobölgeleme etütler yapılıyor. Fakat uygulamalarda sıkıntılar var, gerekli denetimi yapmıyoruz. Kötü zeminleri iyileştirebiliyoruz, fakat zemin iyileştirilmesine yönelik alınacak önlemleri, örneğin jet grout, fore kazık vb. gibi yöntemleri maalesef çoğu belediyeler denetlemiyorlar. Eğer bunlar yanlış uygulanırsa, yapı denetimi yapılmazsa depreme dayanaklı bina yapamayız” dedi.

“İlk Fay Zonu Üzerindeki Yapılar Zarar Görecektir”

JMO Balıkesir Temsilcisi Aykan, Türkiye’de 5 ve üzeri büyüklükte deprem üretme potansiyeli olan 500 diri fay hattı bulunduğunu söyledi. Aykan, “Türkiye bir deprem ülkesi, dolayısıyla zaman zaman deprem haberlerini duymamız normal. Türkiye’nin her yerinde her an 7 büyüklüğünde bir deprem yaşanabilir. Çünkü Türkiye toprakları üzerinde deprem oluşturabilecek çok fazla fay zonu var. Türkiye’nin ‘diri fay’ haritasına bakıldığında 5,5 ve üzeri büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip yaklaşık 500 diri fay bulunuyor. Son yapılan çalışmalara göre şehir merkezinden fay geçen kent sayısı 24 oldu. Bolu, Bursa, Balıkesir, Sakarya, Kocaeli, Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli, Burdur, Kütahya, Eskişehir, Konya, Aksaray, Tokat, Kayseri, Osmaniye, Hatay, Maraş, Erzurum, Hakkari, Erzincan ve Bingöl gibi 24 kentimiz, 80’i aşkın ilçemiz ve 502 mahallemiz doğrudan fay hatları üzerindedir. Bu fayların kırılması durumunda ise ilk önce doğrudan fay zonu üzerindeki yapılar zarar görecektir. Bu faylardan özellikle kırılma zamanı gelmiş yani sismik boşluk olarak tanımladığımız yerleşim yerlerinden geçenler büyük risk oluşturmaktadır. Türkiye’de yaklaşık 20 yerde sismik boşluk olarak tanımladığımız, yani kırılma zamanı gelmiş fay parçaları var. Bilimsel çalışmalara göre özellikle Kuzey Anadolu Fayı başı olan Bingöl ve Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara Denizi içerisinden geçen kısmı ile Balıkesir, Kahramanmaraş taraflarındaki fay segmentleri sismik boşluk sınıfında tanımlandığından buralarda yakın gelecekte deprem olacağını gösteriyor; bu yüzden buralara dikkat edilmesi, hazırlık yapılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Balıkesir’i 7,2’lik Deprem Tehdit Ediyor”

Aykan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ruhsatlı Yapılarda da Risk Var”

Aykan, sakınım bandına dikkat çekerek sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Ege Denizi depremi sonrasında yapı denetimi yapılan çok sayıdaki ruhsatlı yapının yıkılması, ağır hasar görmesi ile deprem riskinin sadece ruhsatsız ve kaçak yapılarda olmadığını da açıkça ortaya koymuştur. Yapı denetimi yapılan ruhsatlı yapılarda da risk var. Yaşanan depremlerde binalarımızın önemli bir bölümünün zeminden kaynaklı hasarlardan yıkıldığı bilinmesine rağmen jeoloji mühendislerinin yapı üretim ve denetim sistemi içerisine alınmaması doğru değildir. Çoğu belediyeler zemin ve temel etüt raporlarının mevcut mevzuata göre uygulanmasını istemiyor. Her depremden sonra korkuyoruz, fakat gerekli önlemleri almıyoruz. Kentlerimizin içerisinden diri fay geçen yerleşim alanlarında depreme hazırlıksız bir şekilde yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Depremde can ve ekonomik kayıpların yaşanmaması için yapılacakların başında, Afet Risk Azaltma Planı’nın uygulanması gerekiyor. Zemin ve temel etütlerinin denetimlerinin yapılması gerekiyor. Türkiye’deki yerleşim alanlarının önemli bir bölümü diri faylar üzerinde konumlandığından, can ve mal kayıplarını en aza indirmek için, yüzey kırığı oluşturacak diri faylar 1/5000-1/1000 ölçekli imar haritalarına işlenmeli ve fayın her iki tarafına ‘sakınım bandı’ oluşturularak, bina ve bina türü yapılaşmaya kısıtlama getirilmelidir. Diri fay zonları üzerinde kalan yapı stokunun belirlenmesi, yapıların gerekiyorsa güçlendirmesi veya yıkılması şeklindeki kentsel dönüşüm çalışmalarına hız verilmesi gerekiyor.” İHA

 

Editör: Haber Merkezi