‘’BELEDİYENİN AÇIKLAMASI TAMAMEN BİLİNÇLİ İTİBAR SUİKASTIDIR’’
M.M.T Tunç Group, Alanya Belediyesi’nin 28 Temmuz 2025 tarihli açıklamasında yer alan “gerçek dışı” suçlamalara karşı sert bir açıklama yayımladı. Şirket, belediyenin Güllerpınarı Mahallesi’nde 710 ada 12 parseldeki 523,18 m²’lik hisse satış sürecini şeffaf yürüttüğü iddiasını yalanlayarak, sürecin usulsüzlüklerle dolu olduğunu savundu. Belediye’nin, satış bedelinin belirlenmesi ve ödeme koşullarında “keyfi” taleplerde bulunduğu öne sürüldü. Şirket, belediyenin ALTAV’a bağış veya iskân süreçlerinde baskı yaptığı iddialarını çarpıttığını, ancak sürecin şeffaf olmaktan uzak olduğunu belirtirken, Alanya Belediyesinden yapılan uzun açıklamanın içerisinde, M.M.T Tunç Groop Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Tunç hakkında, ‘’ İddiaların sahibi olduğu belirtilen kişinin 50 milyon TL vergi borcu olduğu ve ciddi mali sıkıntılar yaşadığı’’ iddiası tamamen bilinçli bir itibar suikastıdır denildi.
M.M.T Tunç Group’tan yapılan yazılı açıklamanın devamında şunlar kaydedildi;
‘’Alanya Belediyesi tarafından 28.07.2025 tarihinde yapılan basın açıklamasında, kamuoyuna yansıyan rüşvet, zorla bağış ve iskân sürecinde usulsüz yönlendirme iddialarının gerçeği yansıtmadığı ileri sürülmüştür. Ancak açıklamada yer alan ifadeler, esasen haberlerdeki iddiaların zımni kabulünü içermekte; sorumluluğun şahsımın ödeme gücüne indirgenmesi suretiyle asıl mesele saptırılmaktadır.
Gerçek şudur:
• Belediye hissesinin satışı sürecinde, resmi işlem aşamasına geçilmeden önce kamu gücünü kullanan kimi kişilerin gayriresmî taleplerle araya girdiği ve taraflara “bağış” adı altında yönlendirmeler yapıldığı açıkça beyan edilmiştir.
• ALTAV’a bağış yapılması teklif edilmiş; ödeme planlarının çek ve mahsuplaşma yoluyla esnetilmesi, bu tekliflerin zeminini oluşturmuştur.
• ALTAV’ın 31 Mart 2024’ten beri hesapları incelendiği takdirde birçok müteaahhit, otelci ve iş insanından para alındığı açıktır. Burada önemli olan ise ALTAV’daki paraların nerelere kullanıldığı, kamu kaynaklarının kimlere aktarıldığıdır.
Süreçteki başarısızlık yalnızca mali yetersizlikle açıklanamaz; seçim sürecinden beri şeffaflık vurgusunda bulunan belediye yönetiminin; kamu gücünün şeffaflık ve eşitlik ilkelerine aykırı biçimde belediyeyi yönettiği ve kamu gücünün baskı aracı olarak kullanıldığı aşikardır. Bu noktada belediyenin “aracılardan habersiz olduğu” ya da “her şeyin şeffaf yürütüldüğü” yönündeki savunması ikna edici değildir. Kamuoyuna düşen görev, bu tür işlemlerde kişisel ilişkiler ve siyasi atmosferin mi, yoksa yasa ve kamu yararının mı belirleyici olduğunu sorgulamak ve bu süreçlerin denetimini talep etmektir. Saygılarımızla.