Bir çocuk için annesi ve babası dünyayı temsil eder. Çocuk, annesi ve babası nasıl davranıyorsa dünyadaki herkesin de aynı şekilde davranacağını düşünür. Ailelerin çocuk yetiştirirken bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde tercih ettiği ebeveynlik tarzları, sağlıklı bir ilişki kurabilmek adına önemli rol oynamaktadır. Çocuğun ileride kuracağı ilişkilerinden, kendisini nasıl gördüğü ve kendisi hakkında neler hissettiğine kadar birçok konuda belirleyici olabilir. Gelişim psikolojisine konu olan “temperament (mizaç, huy)” kavramı kişiliğin ve huyun oluşumunu doğumdan itibaren yedi yaşına kadar geçen süreçte şekillendiğini belirtir. Aslında günlük yaşamda sıklıkla kullandığımız “İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.” atasözü bilimi destekler niteliktedir. Gelişim psikolojisinde ebeveynlik tarzları genel olarak 4 başlık altında toplanır:
1- Otoriter Ebeveynlik
Bu tarz ebeveynler çocuklarından kurallara katı bir şekilde uymalarını beklerler. Kurallara uymamak beraberinde cezaları getirir. Otoriter ebeveynler kuralların arkasındaki nedenleri açıklamakta zorlanırlar. Yüksek beklenti içindedirler ama çocuklarına karşı çok da duyarlı değildirler. Baumrind bu ebeveynleri “İtaat ve statü odaklı, emirlerinin açıklama yapılmadan uyulmasını bekliyorlar.” şeklinde tanımlamaktadır.
Bu tarz ebeveynler, çocuğu daha itaatkâr ve alanında uzman biri olmaya iter ama bu çocuklar daha mutsuz, kendine güvenleri ve rekabet duyguları daha az olan bireyler olabilirler.
2- Demokratik Ebeveynlik
Otoriter ebeveynler gibi demokratik ebeveynler de kurallar koyarlar ve kurallarına uyulmasını beklerler. Demokratik ebeveynler çocuklarına karşı duyarlıdır ve onların sorularını dinleme konusunda isteklidirler. Çocuk bir hata yaptığı zaman bu ebeveynler çocuğu korumaya çalışır ve cezalandırmaktan çok affetmeye yönelirler. Baumrind bu tarz ebeveynleri, haklarını savunan ama zorlayıcı ve kısıtlayıcı olmayan kişiler olarak görmüştür. Disiplin yöntemleri çocuğu yıldırmaktan çok destekleyicidir ve çocuklarının topluma karşı duyarlı, haklarını savunabilen, kendine yetebilen ve işbirliği yapabilen kişiler olarak yetişmelerini isterler.
Bu tarz ebeveynler, çocuğun daha mutlu olması, yeteneğini kullanabilmesi ve başarısını gösterebilmesi konusunda destek olurlar.

3- İzin Verici Tarz (Müsamahakâr) Ebeveynlik
İzin verici ebeveynler çocuktan çok daha az şey talep ederler. Baumrind’e göre izin verici ebeveynler talepkâr olmaktan çok duyarlıdırlar, geleneksellikten uzak ve hoşgörülüdürler. Çocuğun kendi kendini denetlemesine izin verirler ve yüzleşmelerden kaçınırlar. İzin verici ebeveynler genelde çocuklarının bakımına dikkat eden ve onlarla iyi iletişim kurabilen kişilerdir ancak bir ebeveyn olmaktan çok çocuklarıyla aralarında arkadaşlık ilişkisi vardır.
Sıklıkla çocuğun kendini daha az kontrol edebilmesiyle ve mutluluğunun azalmasıyla sonuçlanır. Bu çocuklar genelde otorite ile problemler yaşamakta ve akranlarına göre okul başarısı konusunda daha düşük sonuçlar almaktadır.
4- İlgisiz (İhmalkâr) Ebeveynlik
Bu tarz ebeveynler çocuklarına karşı neredeyse sorumsuzdular, onlardan çok az beklentileri vardır ve çocuklarıyla iletişimleri kısıtlıdır. Çocuklarının temel ihtiyaçlarını karşılarlar ancak çocuklarının hayatlarından kopmuş vaziyettedirler. Uç vakalarda, çocuğu ihmal ettikleri bile görülebilir.
Bu tarz ebeveynler, neredeyse tüm alanlarda çocuğun başarısız olmasına neden olurlar. Bu çocuklar kendilerini kontrol edebilme ve akranlarıyla rekabet konularında sıkıntılar çekerler, ne yazık ki düşük özgüvenli bireyler olurlar.
Bu 4 ebeveynlik tarzına “Y ve Z Kuşağı” ile beraber bir tarz daha eklenmiştir:
5- Helikopter Ebeveynlik
Y kuşağı (1980-1999) jenerasyonunun üniversite ve iş yaşamında görülmeye başlanmasıyla helikopter ebeveynlik kavramına yönelik ilgi bilim insanları çevrelerinde oluşmaya başlamıştır. İlk olarak psikolog Foster Cline ve eğitimci Jim Fay tarafından tanımlanan helikopter ebeveynlik kavramı, çocuklarıyla durmaksızın iletişim kuran, onlar adına kararlar alan, çocukların karşılaştıkları her türlü problemin çözümünde destek olmaktan çok problemi çözen, ebeveyn özelliklerine ve önceki kuşaklara göre ebeveynlerinin rehberliğine ve desteğine çok daha fazla bağımlı olan çocukların özelliklerine işaret etmektedir.
Çocukların mükemmel yetişkinler olarak yetişmesini amaçlayan ebeveynlik hedeflerinin Türkiye bağlamında da sanayileşme, kırdan kente göç, eğitim düzeylerinin artması gibi toplumsal değişimler ile görülmeye başlandığı ifade edilmektedir.
Helikopter ebeveynlerin çocuklarının problemlerine kendi problemleri gibi yaklaşarak çözme çabası, hayatlarına sıklıkla müdahale etmesi, üniversite öğrencilerinin iyi oluşlarını olumsuz yönde etkilemekte ve depresyon, kaygı gibi psikopatolojilere daha kolay yakalanmalarına neden olmaktadır. Yüksek düzeyde depresif belirtiler ve daha düşük düzeyde yaşam doyumu bildirdikleri görülmüştür.
Helikopter ebeveynliğin, çocukların yaşamlarını zorlaştıracağı bilimsel kanıtlarla gösterilmektedir.
Peki, hangi ebeveynlik tarzı daha iyi bireyler yetiştirmemizi sağlar?
Yapılan araştırmalar, demokratik ebeveyn tarzıyla yetiştirilen çocukların daha başarılı olduklarını göstermektedir. Bu başarının temelinde iki neden yatmaktadır: Birincisi, çocuklar ailelerinin isteklerini adil ve mantıklı olarak gördüklerinde bu istekleri daha çok yerine getirmek için mücadele ederler. İkincisi, çocukların belirli durumlarda nasıl davranmaları gerektiğinin arkasındaki nedenleri benimsemeleri ve bu sayede kendilerini kontrol etmeyi öğrenmeleridir.
Ebeveyn tutumlarının farklılık göstermesinde kültür, kişilik, ailedeki kişi sayısı, sosyoekonomik durum, eğitim seviyesi gibi faktörler etkili olmaktadır.
Douglas Bernstein “Psikolojinin Temelleri” adlı kitabında, “Herkes açısından muhteşem olan bir ebeveynlik tutumu yoktur.” der ve ekler “Demokratik ebeveyn tutumu, Avrupa ya da Amerika’daki çocuklar için olumlu etkiler yaratırken Afrika ya da Asya’daki bir çocuğun okul başarısının yüksek olmasıyla bir alakası olmayabilir.”
Bu nedenle her ne kadar yukarıdaki tutumlar çocuğun davranışları ile ilgili olsa da kültür, çocuğun algısı ve toplumsal etkiler de çocuğun davranışında önemli rol oynamaktadır.
Unutmamalıyız ki, çocuklar attığımız adımları sevgiyle izlerler ve o izlerin üzerine basarak yürümeyi isterler.